Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
insan/ eşref-i mahlûkattır derdi babam/ bu sözün sözler içinde bir yeri vardı/ ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman/ bu söz asıl anlamını kavradı. anna karenina/ anna karenina: ‘bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.’ diye başlar kitap. anna evliliğinde mutsuzdu, aşk yoktu. ve vronsky ona aşıktı. hiç kolay olmuyor ama çocuğunu bile geride bırakıp gidiyor vronsky ile. gel gör ki anna bir süre sonra vronsky’nin sevgisinin azaldığını hissediyor. ‘aile hayatında herhangi bir girişimde bulunmak için ya eşler arasında tam bir geçimsizlik ya da sevgiye dayalı bir anlaşma gereklidir. eşler arasında ilişkilerin belirli olmadığı ve ortada ne bir geçimsizliğin ne de bir anlaşmanın bulunmadığı zaman ise hiçbir işe girişilemez. pek çok aile sırf aralarında ne tam bir geçimsizlik, ne de bir anlaşma olmadığı için eşlerin her ikisinin de nefret ettiği eski yerlerinde yıllarca kalır.’ vronsky ve anna için de hayat çeki...
bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin/ üzgün, kara, ayaklanmaya hazır/ ben yaralar kuşanıp katılırım onlara/ onlara katılırım yedek mermi ve şarkılar alarak/ seni alırım ve sonra her bir yanım çağıldar gurur ve önyargıdan elizabeth, küçük kadınlardan jo, jane eyre’den jane bir masa etrafında toplandık bir konu hakkında konuşuyoruz. anna’yı da çağıracaktık lakin bildiğiniz üzere kendisini tren raylarına atmak suretiyle intihar etti. bu zaten başka bir yazının konusu. bu seferki konumuz evlilik. ne hakla bu konu üzerinde yazma/ düşünme cüretinde bulunabildin derseniz, haklısınız. ben sadece okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, etrafımda başlayan, hali hazırda devam eden ve biten evlilikler etrafında oluşan düşüncelerimi aktaracağım. evlilik nedir ne değildir konularına hiç girmeyeceğim. çünkü bilmiyorum. öncelikle evliliğe adımımızı atalım. adım dediysem öyle kapı eşiğinden bir adım atıp da soğuğu dışarıda bırakıp kapıyı ardından kapatmalı bir adım değil. önünüzde dik bir yokuş va...