Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

alıştık bakıvermeye, az şey mi balkonda deniz/ son gözlerimizi harcadık, en çok da güneşin tuttuğu/ sırası gelmişken söyleyelim de/ biz onunla güneşi suyu aşka çeviriyoruz/ bana uzun mu uzun portakal dilimlerini anlatıyor/ duvarları boyatıyor her sonbaharda/ şimdiyse ne yapalım? bilemiyoruz.

     bu ay okuduğum kitaplar öyle içime sindi ki, sevdiklerime uyumadan önce birkaç sayfa okuyup beni dinlerken içmeleri için ballı süt vermek istedim.      iki şehrin hikayesi/ charles dickens      iş bankası yayınlarından çıkmış 505 sayfalık bir roman. fransız ihtilali esnasında iki farklı şehirde yaşananlardan bahsediyor bizlere; paris ve londra. “ gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem aydınlık hem karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete-özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında –olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak ‘en’ sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.” cümlesi ile başlıyor. sade...