Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın/ ellerini bir tutsam ölsem/ böyle uzak seslenmese/ ben bir şehre geldiğim vakit/ o başka bir şehre gitmese/ otelleri bomboş bulmasam/ içlenip buzlu bir kadeh gibi/ buğulanıp buğulanıp durmasam/ ne olur sabaha karşı rıhtımda/ çocuklar pia'yı görseler/ bana haber salsalar bilsem/ içimi büsbütün yıldızlar basar/ bir hançer gibi çıkıp giderdim/ ben bir şehre geldiğim vakit/ o başka bir şehre gitmese/ singapur yolunda demeseler/ bana bunu yapmasalar yorgunum/ üstelik parasızım pasaportsuzum/ ne olur sabaha karşı rıhtımda/ seslendiğini duysam pia'nın/ sırtında yoksul bir yağmurluk/ çocuk gözleri büyük büyük/ üşümüş ürpermiş soluk/ ellerini tutabilsem pia'nın/ ölsem eksiksiz ölürdüm

  güzel bir mayıs akşamı, bir parkta banka oturarak ayaklarımı da yukarı toplayarak ve tercihen bağdaş kurarak, kucağıma da bilgisayarı alarak yazmak istemiştim bu yazıyı aslında. ama o beklediğim güzel mayıs akşamı hiç gelmedi. ilkbaharı hâlâ hissedemedim bu yıl, ilkbahar hissinden mahrum kaldım sanki. havalar biraz serin olsa da yine de bir termosa çayımı katıp yine bir parkta yazabilirdim bu yazıyı ama yalancı bahar havalarına kandığım için beni bu sahte güzel havalar mahvetti diyebilirim sanırım, birazcık hasta oldum diyelim. tabi bu durumda şehrin en güzel dondurmacısını bulmak adına kurs çıkışı eve dönerken son birkaç gündür neredeyse her gün yediğim dondurmaların da etkisi olabilir, ama tek amacım o güzel dondurmayı bulmaktı. maalesef bu uğraşım da boşa çıktı, denediğim birkaç dükkanda da yediğim şeye dondurma demem şimdiye dek yemiş olduğum güzelim dondurmalara hakaret olurdu, bari hasta olduğuma değseydi. neyse bu hayal kırıklığımın üzerini daha iyi hissettirsin diye yak...

ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda/ sıcacık bir sığınak olayım istemiştim/ insanlar içinde üşüdükçe/ güvenle gelebileceği/ kuşların kanatları neden vardır?/ bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?/ bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?/ tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?/ konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince/ yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim/ ben ona sabah olamasam da/ dingin bir ikindi olayım istemişimdir/ her şeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin/ yüzünde uçuk bir gülümsemeyle/ yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına/ serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını/ dinlendireyim istemiştim/ üşütmek istememiştim.

Resim
  “yapıtımı büyüklere göstererek resimden korktular mı diye sordum. dediler ki, ‘şapkadan da korkulur mu hiç?’ oysa ben şapka değil, bir fili sindirmekte olan bir boa yılanı çizmiştim. büyükler anlayabilsin diye bu kez ikinci bir resimde boa yılanının içini de çizdim. büyüklere bir şeyi açıklamazsanız olmaz.” bu satırları küçük prens’ten hatırlayacaksınızdır. büyümek deyince aklıma hep bu satırlar geliyor. aklı başında birisi olmak tüm bu inceliklerden uzaklaşmak demek sanki.   “tabii ben de artık onlara ne boa yılanlarından ne balta girmemiş ormanlardan ne de yıldızlardan söz açıyordum. onların düzeyine iniyordum. briç, diyordum, golf, politika, kıravat mıravat. onlar da böylesine aklı başında biriyle tanıştıklarına bayağı seviniyorlardı.” büyümek dediğimiz süreç gözümde gittikçe büyümeye başladı. evet farkındayım artık 18 yaşında değilim ve evet farkındayım bir aya 24 yaşında olacağım, ama tüm bunlar büyümek ve yetişkin olmakla ilgili sorun yaşamıyor olduğum anlamına gelme...