tamam ben halledeceğim o işi şubatın otuzunda
yalan yok, bu ay hiçbir şey yazasım yoktu. ama bir kere her ayın sonunda bir şeyler yazacağım dedim ya, konu bir anda kendime verdiğim sözleri tutmamama falan gelince o bilgisayar mecbur açıldı. olanca gönülsüzlüğümle yazdığım için bu yazı size hiçbir şey vadetmiyor. öncekiler çok mu şey vadediyordu sanki derseniz size sadece haklısınız diyebilirim. “o halde gizemli kesişmelerin (anna, vronski, gar ve ölümün ya da beethoven, tomas, tereza ve konyağın bir araya gelmeleri gibi) büyüsüne kapıldığı için romanı kınamamalı; asıl, gündelik yaşamındaki bu tür kesişmeleri göremediği için insanoğlunu kınamalı. çünkü böylelikle yaşamını güzelliğin bir boyutundan yoksun bırakmaktadır insanoğlu.” varolmanın dayanılmaz hafifliği. son zamanlarda ismiyle bu kadar zıt düşen bir kitap okumamıştım. yani en azından kitabın bendeki karşılığı buydu. işte bu yüzden aynı kitabı birkaç farklı kişiyle birlikte okuyup üzerine konuşmayı çok seviyorum. çünkü hepimiz için apayrı anlamlar içeriyor. kitap...