ocak sonu
şimdiden bahanelerimi sıralayayım. bu ay canım ne bir şey okumak ne bir şey izlemek ve tahmin edersiniz ki ne de ders çalışmak istedi. yine de yaptım iyi kötü bir şeyler ama öylece dümdüz durmak isteme halinin de bir ay kadar sürmesi de ne bileyim bana biraz abartılı geldi. okuduklarımla başlayalım bakalım. madame bovary/ gustave flaubert iş bankası yayınlarından çıkmış 385 sayfalık bir roman. sonradan madame bovary olacak olan emma ile hiç empati kuramadım. mutsuz evliliğinden kocasını sorumlu tutup aldatması onu haklı yapmazdı bence. karakterlerinin benzerliği açısından anna karanina ile karşılaştıracak olursak, ben anna karanina’yı daha çok sevmiştim. emma ne eşini beğeniyordu ne yaşadığı taşrayı, kitaplardaki gibi ya da şehirde birkaç kez görmüş olduğu şaşalı bir hayat istiyordu. ve hiçbir şey onu tatmin edemiyordu, çocuğuna karşı bile sevgi beslemiyordu. ama anna karenina öyle değildi, zaten göz alıcı bir hayata sahipk...