içimizde dönen yıldızlara bakıp sessizce/ düşlerin kışını ciğerimize dolduruyoruz/ hep yarıda kalan dostluklar sürdürüyoruz/ çekiciliğini kararsızlıktan alır sonlu varlığımız/ uzayda acının sonsuz titreşimlerini yayan/ bir yıldızdır kahkahamız
geçtiğimiz pazar günü annem pazardan alınan sütleri kaynatma görevini bana verdi. tahmin edilebileceği üzere daha önce hiç başından sonuna kadar herhangi bir süt kaynatma merasiminde yalnız ve tek sorumlu olarak bulunmamıştım. üstelik bu zorlu görevde bir değil iki tencere süte göz kulak olmam gerekiyordu. sütler kaynamaya başlayıncaya kadar her şey şahane ilerledi. bence kaşıkla karıştırmak da mantıklıydı ama kepçeyle sütü havalandırarak karıştırmak gerekiyormuş. sütler en sonunda havalana havalana bir hâl oldu ve tepemize çıktılar, neyse ki ufak tefek birkaç damla sütün tencereden ocağa doğru gerçekleştirdiği intihar girişimiyle bu süreci de başarıyla tamamladım. ütü yapmak, ev süpürmek, dibine bir şey yapışmış tencereyi telle sürtmek suretiyle temizlemek (bu blogda süt reçeli yapmaya çalışma felaketimden bahsettim mi hatırlamıyorum ama o tencereyi yıkamaya çalışacağıma komple çöpe atsam hatta evi kapatıp gitsek her şey daha kolay olurdu. bir de yaprak sarması pişirmeye çalış...