kullanmam ucuz özgürlüğü sana sığınırım/ azarladığım bir dünyayı suya bırakıp/ günlük dövüşü en uygun yerinde keserek/ ve kan biraz daha akar durur, akmalıdır/ bir çaresizlik sanırım, öfkem büyür uğunurum/ oysa bir çiçek bir güzel dünyaya bakmalıdır/ ve kuytulardan, unutulmaktan tek tek/ ölülerimiz toplanacaktır

bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında hamam böceğine dönüşmeye ihtiyacı yoktu onun, çünkü bir böcekten farklı yaşamadığını biliyordu. sanki üzerine kanalizasyon kapağını kapatıyorlar dik durmasını engelleyip gün ışığından mahrum ediyorlardı ve bu karanlık dehlizde bir splinter usta da yok yol gösterebilecek. atılmış olduğu kör kuyulardan ve ruhunun gezindiği kuytulardan her gün sıyrılıyor, bunları ardından bırakıp güzel gülümsemesini takınıyordu. günün sonunda yine o eve, yuvaya dönüştüremediği o soğuk yere geri dönüyordu. bütün kırgınlıklarını burada yaşıyor ve bunu dışarıya yansıtmıyordu, o güne kadar. o gün günlüğüne şunları yazdı ‘sevgili güllük. gözlerimi kapatıyorum, küçük bir seçim değişikliğinin, vazgeçişin hayatımı nasıl etkilediğini düşünüyorum. her şey başka olabilirdi. her şey bambaşka olabilirdi. gözlerimi açıyorum ve kendi gerçeğimle yüzleşiyorum, kabullenemiyorum. hayır sofrada bunun için ağlanmaz, yemek masasında mutluluktan dökülenler hariç gözyaşlarına yer yoktur. bu içinde boğulduğum katı yalnızlık mı beni diğerlerinden uzaklaştırıyordu acaba? belki yarını kendim için yeni bir başlangıç olarak görmeliyim. belki yarın gülümsemeliyim. bak gör yarın şeker gibi birisi olacağım güllük, hem de bayram sabahı şekerlikten gelen geçene gülümseyen o parıl parıl şeker gibi. yarın sana güzel şeylerle geleceğim.”

ertesi gün o buzdolabının kapağı açıldı, kahvaltılık rafında gerilere itilmiş kayısı reçeline kahvaltı hazırlayan eller uzatıldı ve evin kızı annesine şöyle seslendi “anne kayısı reçeli pütür pütür duruyor şekerlenmiş atıyorum artık.”

bu yazı dalından koparılan, eve getirilip güzelce yıkanıldıktan sonra reçel yapılan, mis kokusu evi saran, özenle kavanozlara doldurulup saklanılan, günü gelince tabağa alınan, ne hikmetse tabağın dibinde tek tük bırakılan ve kavanoza geri asla konulmayan o kayısıya adanmıştır. günün birinde o kayısı siz de olabilirsiniz. ne yapsanız yaranamadığınızı hissettiğiniz, ‘ben nerede hata yapıyorum?’ diye düşündüğünüz, aklınızın ve kalbinizin tüm bu olanları kaldıramadığı anlarda aklınıza kendine yer edinmeye çalışan o kayısı reçelciği gelsin. lütfen  kayısı reçellerine bu muameleyi yapmayalım. çöpe atılan bu kayısı tekrar günlüğüne kavuşamadı ve güzel şeylerden bahsedemedi. eğer yenmeyecekse reçeller tabakta geri kalmasın kavanozlara geri boşaltılsın en azından arkadaşları ile birlikte kalsınlar. hiçbir reçeli dışlamaya hakkımız yok. neden bilmiyorum bu konuya üzüldüğümü ve içlendiğimi fark ettim. olur bazen öyle.

yazı sonu şarkısı: nükhet duru- ben sana vurgunum/ sabahattin ali sana çok teşekkür ediyorum şiir yazdığın için

-çok güzel şarkılar var ve bu yazı sonu şarkısı seçme işi gün geçtikçe zorlaşıyor mesela sizlere nükhet duru önerirken evde müslüm gürses gibi olmasa da söylesene birtanem diyerek dolaşıyorum başka bir yerde de selami şahin’den seninle başım dertte çalıyor-

                                                                                                                                  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

balığın batması ve yan gitmesi hakkında bazı mülahazalar

arkadaşın ne yapıyorsun dediğinde hiç öyle bildiğin gibi aynı şeyler evdeyim deme yarışına katıldın ama rakibin benim

“alo iyi günler ben potansiyelimi harcamak istiyordum da nereye başvurabilirim? evet evet tek çekim olacak hepsini harcamak istiyorum.”