bütün kitapları yakmalı/ sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır/ kitaplara göre insan/ karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş/gözleri, yüreği kamaşmış insandır/ aptaldır, hastadır, kahramandır/ bütün kitapları yakmalı/ sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
anlaşılan o ki yaşamak umrumdadır diyebilmek için yalnızca nefes alıp vermek yeterli değil. peki o hâlde nedir bu adına yaşamak dediğimiz şey? herkesin yaşamak algısı, yaşamaya yüklediği anlam farklıdır. mesela monteigne “en büyük, en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır. geri kalan her şey, başa geçmek, para yapmak, binalar kurmak, nihayet ufak tefek eklentiler, yollardır.” diyor.
babam kardeşimle satranç oynarken birisinin yanına kedi gibi sokulup direktifler verip hatalı bir hamle yapıldığında “aaa ben mi oynuyorum canım bu oyunu” diyip sıvışıvermek. babamla tatlı yaparken topu atan alır mutfağı dağıtan toplar kuralının ihlal edilmesi –tahmin edeceğiniz üzere mutfağı toplama işi bana yıkıldı-. yıkamak istemediğimiz bir tencereyi içi su dolu halde bırakıp “biraz ıslatmak gerekiyordu yoksa çıkmazdı bulaşığı” diyerek anneme bırakıvermek. el becerisi gerektiren herhangi bir işi mahvettikten sonra ağlamaklı bir şekilde anneme gelerek sihirli elleriyle düzeltmesini ummak. kardeşimin yeni sildiği ıslak fayansa altının kaydığını o an fark ettiğim bir terlikle basmak ve düşüp parmağımı kırmak – bir yıldır kırılan tek bir parmağımın lafını ediyorum allah korusun kolum bacağım kırılsa alnıma yazacağım-. 5 nisan sadri alışık’ın doğum günü diye işi gücü bırakıp onun en sevdiğim filmi olan sana layık değilim’i izlemek. kek içinden sağ salim çıkacak mı endişesi ile o hiç güven vermeyen kek kalıbını kullanmak. hani şair diyor ya sevmek böyle bir şey herhalde diyorum/ sen uzun uzun koklarken bir gülü, yaşamak da böyle bir şey işte peşine düşmediğimiz kovalamadığımız anlardan ibaret.
senin için yaşamak ne zaman başladı derseniz 2016 yılı sonları diyebilirim sanırım. ondan öncesi vakit öldürmekti sanki. ne bileyim 2016 öncesi bir kere bile gün batımını hayran hayran izlememiş olabilirim. ne oldu peki o yıl derseniz sabahattin ali’den “ yerini bulamamanın azabını bütün teferruatıyla duymakta idi. bu his herhangi bir işsizliğin verdiği can sıkıntısına benzemiyor, insanı gözle görülür bir şekilde eziyor ve yavaş yavaş hayatta lüzumsuz olduğu kanaatini uyandırıyordu…” satırlarını okudum. belki okuyunca sıradan alelade cümleler izlenimini uyandırıyordur, ama neyi hangi ruh hali ile okuduğunuz o kadar önemli ki. benim de bu cümlelere ihtiyacım varmış demek. daha sonra çok defa okudum bu satırları, ezberleyene kadar okudum. hala yerini bulamama azabı içinde debeleniyorum ama artık en azından bir arayışım var, bir şeyler böyle olmamalı diyebiliyorum. benim için de bir yaşamak var. bu yaşamak ne kaf dağının ardında, ne yedi cücelerin evinde, ne kırk haramilerin mağarasında. benim için yaşamak benim içimde, durup kendimi dinlemekte. telaşa kargaşaya sürüklenmekten, stresten kendimi yiyip bitirmekten hoşlanmıyorum. mümkün olan her şeyi aman diyerek geçiştiriyorum, hatta bu a’lar uzuyor amaaaaan diyorum canımdan kıymetli mi? dört başı mamur bir yaşamak değil benim istediğim basit ama beni tatmin eden bir yaşamak. sütlacın pirincinin dibe çöküp lapa olmaması, annemin yenice pişirmiş olduğu dumanı üzerinde vişne reçelini üzerine tereyağı sürülmüş bir dilim ekmekle birlikte afiyetle yemek, kendimi bir kitap karakteri yerine koyup bambaşka hayatlar yaşamak, yapılacaklar listesine bir tik atmak, sahip olduklarıma şükredebilmek. basitçe yaşamak diye anlatıyorum ama ne de çok şey istiyormuşum. oldu olacak bir de rusça bilmek istiyorum diyeyim. aa doğru ya bak ben onu da istiyordum.
yaşamak üzerine daha neler neler yazılır da işte benden şimdilik bu kadar. yemek, içmek, uyumak ve uyanmak da bir tür yaşamak elbet ama nerenin yaşamak'ı bilmiyorum, orası bana biraz sapa kalıyor.
yazı sonu şarkısı: aslında queen- the show must go on diyecektim ama aşkın nur yengi- bir zaman hatası olsun. yok bu da hiç olmadı derseniz bulutsuzluk özlemi- yine düştük yollara
Sadece bir çiçek bırakmalık hakkım var bu yoruma, asla daha fazlası değil, o kadar güzel işte. 🏵️
YanıtlaSilo hâlde bana da 'tam kalbime geldi ok'luk bir cevap yazmak düşer 💘
Sil