merhaba üçüncü yılım

 

    bu blogda ilk yazımı 17 aralık 2018’de yayınlamışım, iki yıl geçmiş üzerinden. blog serüvenimin üçüncü yılına girerken biraz bunun hakkında yazmak hakkında konuşmak istedim. her daim düzenli yazamamış olsam da iki yıldır buraya emek veriyorum ve kendime böyle bir anı bıraktığım için çok mutluyum, iyi ki böyle bir şey yapmışım diyorum. geriye dönüp yazdıklarımı okumaktan hiç hoşlanmam aslında, ama eğer kendime tahammül eder de okuyabilirsem ne kadar büyüdüğümü ne kadar değiştiğimi görmek hoşuma gidiyor. durduğum yerde değersiz bir bütün olarak kalmadığımı görmek beni motive ediyor, demek ki bir şeyler yapabiliyormuşum diyebiliyorum. mesela beş yıl önceki ben ile şimdiki ben arasında çok fazla fark var, sürekli yerimde sayıyor gibi hissediyor olsam da o zamanlar yazdıklarımı okuyunca bunu daha iyi görebiliyorum. martin eden'in yazmakla ilgili çok güzel cümleleri vardı. ondan küçük bir alıntı yapmak istiyorum "sonra büyük bir ihtişamla o büyük fikir geldi aklına. yazacaktı.gördüğünü dünyaya gösteren bir göz, duyduğunu aleme duyuran bir kulak, hissettiğini insanlara duyumsatan bir kalp olacaktı."

    kimi insan kendisini konuşarak daha iyi ifade eder, kimisinin kendini ifade aracı müziktir. ben kendimi en iyi yazarak ifade edebildiğimi düşünüyorum. konuşurken anlatacak hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum, hayatımda hiçbir değişiklik olmamış gibi. ama yazarken evet benim de anlatacak bir şeylerim var diyebiliyorum kendi kendime. bu hissi çok seviyorum ve oldukça kıymetli buluyorum. kimsenin ilgisini çekmese de zihnimde dönüp dolaşan bir şeyler var ve bu düşünceler somut hale bürünebiliyor yazdıklarımla. iki yıldır her yazdığımı okuyan, bana geri dönüşü olan olmayan herkese teşekkür etmek istiyorum. hiç hak ettiğimi düşünmediğim çok güzel iltifatlar alıyorum yazılarım hususunda, her şey için teşekkürler.

    evet bu kadar duygusallık yeter. madem yıl sonuna geldik şöyle bir yıl değerlendirmesi yapmak istedim. öncelikle herkes için olduğu gibi benim için de çok beklenmedik bir yıldı. ocak ayında hayatımın ilk kemik kırılmasını yaşadım, öyle durup dururken evin içinde kayıp düştüğüm için kendimi çok tebrik ediyorum. şubat ayının sonlarına doğru staja başlamıştım ve öğretmenlikten keyif aldığımı fark etmiştim, ileride ne yapmak istediğim hususunda düşüncelerim biraz daha netleşmişti. pek uzun süren bir mutluluk olmadı ne yazık ki. mart ayına geldiğimizde pandemi ilan edildi, ve bir daha geri dönememek üzere okullar kapatıldı. yanlış anlaşılmasın sabah sekizde derslere gidemediğim için üzülüyor değilim aksine üniversite hayatımın en güzel zamanlarındandı evde geçirdiğimiz zamanlar çünkü bilen bilir pek okul aşığı birisi değilimdir. sadece artık staj yapmayacağımıza üzülmüştüm. nisan ayı nasıl geçti ne oldu da bitti hiç hatırlamıyorum o aya dair pek anı biriktirmemişim. mayıs ayında uzun bir süre sonra ilk defa bayramda kendi evimizdeydik. annem, babam ve kardeşlerimin yanımda olması bana bayram olması için yeterliydi o yüzden herhangi bir eksiklik hissetmedim. ben küçükken de bazen kendi evimizde olurduk bayramlarda o zamanlardaki gibi hissetmiştim. haziran ayında benim için ilk defa konfeti patlatılmış olması ve doğum günümün bu ay içinde olması dışında herhangi hatırlamaya değer bir şey olmamış sanırım. temmuz ayının ve yılın en şok edici olayı mezun olmamdı. normal şartlarda mezun olmama imkansız gözü ile bakıyordum bu yıl için. ama olağanüstü bir şeyler oldu, bir ders için yapılan tek ders sınavı o dönem için üç derse çıkarıldı ve ben alttan kalan iki dersimi vererek mezun olabildim. ara ara düşündükçe hâlâ hayret ediyorum ama mezun olmak da kpss için  çalışmak anlamına geldiği için pek de bir anlamı kalmadı gibi hissediyorum artık. ağustos ayında da diplomama kavuşmuştum. eylül ayında ilk defa içli köfte yapmıştık annemle. ee ne var ki bunda diyebilirsiniz ama benim için epey büyük bir olaydı içli köftenin gerçekten yapılabilir bir şey olduğuna şahit olmak. ekim ve kasım öylece geçmiş ve aralık ayını da yarılamışız bile. muhakkak yazmayı unuttuğum birçok şey olmuştur ama genel hatları ile bunlar olup bitmiş 2020’de hayatımda.

    bu yıl umduğumdan çok daha fazla kitap okudum, artık kitaplarım kitaplığıma sığmıyor ve bu beni mutlu ediyor. üniversitenin ilk yılı başladığım kişisel kitaplığımı oluşturma çabam yavaş yavaş başarıya ulaşıyor sanırım. pek fazla film izlemeyi sevmezdim ama düzenli film izleme alışkanlığı kazandım diyebilirim sanırım. her hafta bir film izlemeye çalışıyorum artık. uzunca bir süre evde kaldığımızdan yıllardır izlemediğim titanic ve fight club’ı bile izledim daha ne olsun. sürekli evde olunca yeni birçok tarif denemem için de fırsat doğdu bana. ve mutfak konusunda profesyonel bir eğitim almak istediğime karar verdim. şu an için mümkün değil ama birkaç yıl sonra neden olmasın. çok sevdiğim bir alan olan sosyolojiye başladım ikinci üniversite olarak ki bunu epeydir erteliyordum bu da olumlu bir gelişme sayılır. sınavlara çalışırken şöyle bir cümle okudum "sosyolojik düşünmenin bireye sağladığı en önemli fayda, şimdiye kadar düşünmediği farklı bir şekilde düşünmeye başlamasını ve böylece o güne kadar tanıdığını düşündüğü dünyanın şimdi olduğundan daha farklı bir dünya olabileceğini keşfetmesini sağlamasıdır." umarım bir gün hepimiz sosyolojik düşünebiliriz. gezmek istediğim yerler listesi yaptım mesela bu liste de beni motive ediyor bir şeyler yapmam için.

marttan bu yana on ay geçmiş ve on aydır yaşadıklarımız hâlâ çok tuhaf geliyor bana. umarım bir an önce eski normalimize geri döneriz. konsere gitmeyi, sinemaya gitmeyi, sevgili 123zerdali ile muhtelif günlerde yaptığımız ama genelde cuma günleri olan toplantılarımızı özledim. gitmeyi ertelediğim ne kadar yer varsa gitmek istiyorum artık. 2021 hedeflerim diye bir liste yapmak istemiyorum çünkü 2020 hedeflerimi kontrol ettim ve hiç böyle bir liste yapmamışım gibi düşünmeye karar verdim, çoğunu gerçekleştirmemişim hatta unutmuşum bile. 2021’den beklentim, olsa iyi olur olmazsa da canım sağ olsun dediğim şey kpss’den iyi bir puan alıp atanmak olabilir. çünkü  kendi hayatımı kurmak için sabırsızlanıyorum. ama olmazsa da dediğim gibi canım sağ olsun seneye bir daha denerim.  

yazı sonu şarkısı: özlem tekin- hep yek

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

balığın batması ve yan gitmesi hakkında bazı mülahazalar

arkadaşın ne yapıyorsun dediğinde hiç öyle bildiğin gibi aynı şeyler evdeyim deme yarışına katıldın ama rakibin benim

“alo iyi günler ben potansiyelimi harcamak istiyordum da nereye başvurabilirim? evet evet tek çekim olacak hepsini harcamak istiyorum.”